Çözümler Niyetlere Muhtaç

12 Eylül 2019 Perşembe 1046 0 yorum

Uzunca bir süredir ‘Etkili İletişimin Nöro Linguistik Kodları’ başlığı altında, dahil olunabilecek her türlü iletişim kanalı ve sürecindeki en etkili unsurun ‘tüm tarafların öncelikli olarak birbirlerini anlama niyeti’ olduğunu anlatıyorum.  

Öyledir, çünkü ilan ettikleri gibi ‘birbirlerini anlamak niyetinde samimi olan’ insanlar, bu niyetlerine sadık davranışlar sergilediklerinde kendilerini güvende hissedecek ve bunun neticesinde tüm taraflar bulundukları iletişim kanalında huzurlu bir varoluş, güçlü bir duruş segileyeceklerdir. Bu huzur ve güç hali de daha az hata, daha sağlıklı sözcük ve beden dili tercihleri anlamına geleceğinden, ortada bir sorun varsa ‘birbirini anlama samimi niyeti, en etkili şekilde çözüme de hizmet edecektir’.  

Öyle ya, tarafların niyetleri çözüme dair bir doku içermiyorsa, iletişimin ‘en profesyoneli’ dahi durumu kurtarmaya yetmeyecektir, çünkü ‘tarafların anlamak ve çözmek gibi bir niyetleri olmayacaktır’. Oysa çözümlerin ilk şartı ‘sorunu çözme niyeti’, diğerleri de ‘o niyete karşı söz ve davranışlarda sergilenen bütüncül samimiyet ve sadakattir’.

İnsanın başlangıç niyeti, onun son durağıdır’ ifadesini dikkatle okumak gerekir diye düşünüyorum sevgili dostlar. Başlangıçtaki niyetiyle saklambaç oynayan insan, er ya da geç kendi niyeti tarafından sobelenecektir. Bundan kaçışın olmadığını hepimiz kendi tecrübelerimizle öğrenmişizdir. Belki bazen ‘hayır canım, ne alakası var; kader işte’ gibi yaklaşımlar sergileyerek kendisini rahatlatma ‘boş çabasına’ giren insanların sayıları da çok olacaktır, ama ne kadar reddetsek de zihnimizin bir yerinde yaşadıklarımızın kendi niyetlerimizin birer sonucu olduğunu bilir ve içten içe kendimize kızarız:

Hadi, buyur bak bakalım yaptığına; bir gün yakalanacaktın o niyetine ve o gün geldi, yakalandın’…

Ve diğer hepsinde olduğu gibi bu ‘yakalanma hissi’ de pek keyifli değildir insanlar için, çünkü arzu edilmeyen bir durumda yakalnmışlık, çoğu zaman bir ‘kayıp riskiyle’ eşleşir: ‘itibar kaybı, saygı kaybı, sevgi kaybı, ilgi kaybı, sevilen birisinin kaybı, ailenin ya da işin kaybı’ fevkalade ciddi risklere işaret eder. Ve psikoloji bilimine göre ‘kaybetmek korkusu, kazanma arzusundan çok daha güçlüdür’.

Bu nedenle de kişi, bir olumsuzlukla yakalandığında, beyni arka planda öncelikle yukarıdaki kayıp risklerini hesaplayacak ve en temel ihtiyaç olan ‘güvenliğin’ sarsıldığı düşüncesiyle sağlıksız tutum ve davranışlar sergilemeye başlayacaktır. Bu da samimiyetsiz davranışlar ve yüz ifadeleri olarak dışarıya yansıyacaktır.

Gizli saklı hiçbir şey yoktur…

Öyleyse çoğu kişi – yukarıdaki nedenlerden dolayı – ‘niyetine  yakalanma’ göstergesi olan birçok ‘olumsuz deneyimin’ aslında kendi orijinal ya da ön-niyetinden kaynaklandığı gerçeğini kabul etmekte zorlanacaktır . Böyle bir durumun kabulü ‘kendi olumsuz eğilimlerinin de ifşası ve kabulü’ anlamına gelecektir çünkü…

Fakat ‘korkunun ecele faydası yoktur’. Kişi bu gerçeği ne kadar ateşli şekilde reddetse de önünde sonunda – ve büyük olasılıkla da hiç düşünmediği, artık unuttuğu bir anda – ön-niyetlerine yakalanacaktır.

Madem kaçış yok, ‘niyetlerimizin temiz veya iyi’ olup olmadığını güzelce tahlil etmek, sonra o ‘niyetlerimize sahip çıkmak’ ve ardından niyetlerimiz doğrultusunda yaşamak akıllıca olacaktır, değil  mi? Tabi böyle bir durumda kişinin niyetine göstereceği sadakat sürdürülebilir farkındalıklı bir yaşam anlamına da gelecektir. Harika.

Bir sorunun çözülmesini mi istiyorsunuz? Derhal niyetinize dönün ve kendinize şu soruyu sorun:

‘Niyetin gerçekten de bu sorunu çözmek mi?’

Bu soruya alacağınız cevapta dürüst ve samimi olun. Çünkü böyle bir deklarasyonu kendinize yapacaksınız. Ve kendinizle yaptığınız her konuşma, ‘bir iç protokol’ gibidir. İç konuşmalarınızda bir kargaşa olduğunu fark ederseniz, hemen sözcük seçimlerinizi ve onların üzerine yüklediğiniz anlamları dönüştürün, gerekiyorsa temizleyin.

Sözcüklerin sinir-bilimsel anlamda beynimiz üzerindeki etkileri bilimsel olarak ispatlandı, hatırlayın. Olumlu bir zihinle, çözümleri daha kolay bulabilirken, olumsuz bir zihinle gözümüzün önündeki çözümleri görememe riski var…

Bir sorunun çözülmesini mi istiyorsunuz? Derhal şu ikinci soruyu kendinize sorun:

‘Ben iletişim kanalının diğer tarafını gerçekten anlamak için mi dinliyorum, yoksa bir kaykı, korku ya da üstün gelme telaşı içinde miyim?’

Psikoloji bilimi çoğu zaman biz insanların karşımızdakini tam bir anlama niyetiyle dinlamiyor olduğumuzu iddia ediyor. Bu iddianın gergin zihinler için gerçek olduğunu biliyoruz. Sükunet sahibi insanlar ellerinde iş dahi varsa onları bırakıp iletişim kanalındaki kişi ya da kişileri pür dikkat ve önyargısız bir şekilde dinlerler. Bu nedenle de çoğu zaman bu kişiler sorunları diğer insanlardan daha hızlı ve etkili şekilde çözebilmektedir.

Öyleyse ‘gerçekten anlamak niyetiyle dinlemek’ çoğu konuda bizlerin işlerini kolaylaşturabilir, öyle değil mi?

Biriyle sorun mu yaşıyorsunuz? Derhal aşağıdaki üçüncü soruya cevap arayın:

‘İletişim kurduğum bu kişi veya kişilerin niyetleri ne?’

Çoğunuzun – içinizden de olsa – ‘ah, işte bu; karşı tarafın niyeti her zaman bozuk hocam, biz ne yapalım’ gibi bir tepki verdiğinizi düşünüyorum. Neden mi öyle düşünüyorum? Çünkü bir ‘karşı taraf’ ifadesi dahi kişinin kendisini göreceli olarak ‘daha düzgün, daha haklı ve daha iyi’ görme eğilimini tetikliyor…

Güvenlik tek derdimiz aslında biz insanların…

Hemen hatırlamakta fayda olan bir bilgiyi önce kendi kalbim sonra sizinkiyle paylaşmak isterim:

‘Biz kendi niyetlerimizden sorumluyuz. Kimsenin niyetini tam olarak anlama şansımız yok çünkü.

Anlasak da ne olacak ki?

O kişi kendi niyetiyle inşa ediyor hayatını, biz isa kendi niyetimizle.

Kendimizi daha temiz gösterme çabasından başka bir şey değil, başkalarının niyetlerindeki bozuklukları veya davranışlarındaki çirkinliği tespit veya ifşa. Bizim derdimiz kendimizle!’

Tek soru ve her sabah, her öğlen ve akşam, hatta her gece yatmadan önce, samimiyetle aynı soruyu sormalıyız kendimize ve dürüstlükle de cevaplamalıyız ‘bahanelere sarılmadan’:

‘BENİM NİYETİM NE?’

Niyetleridir insane yoldaş olan;

Zamandan ve mekandan bağımsızdır hem de onlar…

 

Niyetlerin farkında olunduğu,

Olumsuz niyetlerin cesaretle dönüştürüldüğü,

Ve güzel niyetlerin samimiyetle sadakatle korunduğu

Güzel bir dünya diliyorum…

 

Sevgi ve Saygılarımla, Murat Kaplan


Yorumlar

  • Henüz yorum yazılmamış. İlk yazan siz olmak ister misiniz?

Yorumunuzu Paylaşın